ONUR SEZGİN
ONUR SEZGİN - Resmi web sitesi  
  SANATI HAKKINDA
  MAKALELERİM
  TİYATRAL ŞİİRLERİM
  KARALAMA DEFTERİM
  E - SHOP ( Resim)
  E-SHOP ( Şiir )
  HEYKELLERİM
  KİTAPLARIM
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  En son yazdıklarım
KARALAMA DEFTERİM
 
 
 
 
 
 Onur Sezgin’in Karalama Defterinden
Tiyatral Kesitler:
Göremiyorum ki bu devirde
Hak edecek birini
Yazmak için şu yeni dizelerime
Varsa söyleyin!
…(?)
Ben de bildiğimi okuyacağım öyleyse
Hoşunuza gitse de, gitmese de
Birçoğu balıklama dalar
Bulduğu bir hikâyenin tam içine
Sonra anlatır bize – gıdım gıdım, kelime kelime –
Gidilen yol budur ya, bir başkadır benimki
Acınacak bir durum sayarım, özenti cümleleri,
Boşa kelime sarf etmeyi, hele bir de evirip çevirmeyi
Onun için düzeyli bir cümleyle başlamalıyım
Kıvamına gelsin diye beni uğraştıran… … …

… …….  
….Yayımcıların çoğunun ama hepsinin değil; ortak özelliği, başarısızlıktır… Bir yazar olarak başarısızlığa uğramışlardır… Onların masalarının başında oturmayı, yazma mutluluğuna tercih ettiklerini sanmayın… Yazmaya çalışmış ancak becerememiş insanlardır… Meselenin garip yanı, bu iş için en uygunsuz olan onlar; neyin yayınlanıp neyin yayınlanamayacağına karar verirler… Hiçbir yenilik getiremeyeceklerini, içlerinde o Tanrısal ateşin yanmadığını birçok kez kanıtlayan bu insanlar, yeni oluşumları ve dehaları eleştirip çamur atmaktan da geri kalmazlar… Kaliteli editörler ve eleştirmenler, elbette vardır… Ama ne yazık ki, bir elin parmakları kadar azdır. …. ……….   ……….. ……
 
Bağışlayın böyle her şeyi didik didik edişimi
En azından bu denli inceleyişimi
Oysa öyküme erdemli bir girişle başlamayı
İlke edinirdim ben
Yemek öncesinde yapılan bir şükran duası gibi
 
Başlıyorum işte şimdi
Şu ana kadar olanlar bir “giriş” di
Asıl menüden önce gelen aperatifler gibi
Şarkıma girmeden önce
Sazıma akort verme çabasıydı benimki
 
 
            2.perde - 4.kısım
 İkisi de pişmandı yaptıklarına şimdi...
           derken ...
 
     Tarihin üzerine damgasını vurmaya çekindiği
Korkusuz bir sayfa açıldı…
            Sonra...
 
Sessizlik çöktü birden, sanki ikisi de uykuda
Daldılar bir ara, aynı rüyayı gören iki sevgili gibi
Ve bir mucize oldu, dokunaklı bir müzik çaldı
Rüzgârlı havada yere düşen yapraklar gibi kapandı gözleri
 
Yeniden var olmaktı bu,
Zamanı durdurmak ya da geçmişe dönmek
Sanki, alınyazısıyla çatışmaya girmesine benziyordu iki insanın
Duyular olmadan hissetmek, görmek kapalı gözlerle...
 
Kısa bir öpüşmeydi bu, yıldırım gibi çarpan
Hani o ilk öpüşmeler vardır ya, bütün benliğimizi sarsan
Damarlarımızdaki kan ki, hızlı bir metro gibi akan
Kalpler sanki vızıldayan arılar;
Dudaklarsa balın toplandığı çiçeklerdi
 
San ki, hayat yoktu evrende onlardan başka
Ve sanki hiç son bulmayacak gibiydi ömürleri
Herkesten uzakta o sessiz mekânda
Karanlığın getirdiği korkulardan uzak
Birbirinin oldular bütünüyle
 
Aşk Tanrısı Eros bile onları böyle görse
Sihirli oklarını atmaya gerek duymazdı
Durmadan akıp giden Zaman ise,
Aşka düşman olsa bile -
İmrenerek seyretti onları, şöyle bir esip geçerken
 
Ne kavurucu sıcakları ne de dondurucu soğukları istiyordu onlar
Yalnızca ilkbaharı yaşıyorlardı
       Ayrı kalmadıkça hiç yorulmazlardı
Yeri değiştirilmiş bir saksı,
Doğal ortamından uzaklaştırılmış bir canlı,
Ya da dalından yeni kopmuş bir çiçek gibi
Ki, bunlar bile kuruyup yok olamazdı
Ayrıldıklarında onlar kadar
 
Aşkın gücü bulutlardan inmiş,
Mutluluksa onların tek çeyizi
Üstelik daha önce yaşayamadıkları
 Öyle tatlı saniyeler yaşadılar ki
Zaman değişerek geçse de, değişmemiş buldu onları
Böylesi anları yaşamamış,
Belki de hiç duymamış olanlara saçma gelen
Şarkılı bir masal gibi...
 
Ama bir keder vardı Boş’un yüreğinde
Gözleri özür diler gibiydi
Anlatması güç duygular içinde
İşte o an Med, dudaklarına dokundu Boş'un
Öptü ve susturdu onu bu şekilde
 
Sonra meydan okudu kötü kehânete,
Yanlarından kovdu onu
­­­­Kötülüğün uğradığı bir dünyada yaşamaya elverişli değillerdi
Issız adalarda yaşamalıydı onlar
Görünmeden şarkılar söyleyen cırcır böcekleri gibi...
 
Yazık ki buradayız işte
Aslında olayların oyuncağıdır insan,
Olayları yazıyor gibi görünse de
Geldik, gidiyoruz işte bir mermiyle uzaklara
 
İyi ama kanımız aksın diye mi geldik bu dünyaya
Yok edebilir mi bedenimizi?
Kendi ellerimizle yarattığımız bir madde
 
Her şey yaşar da, hava, su, ateş,
Ya biz; ölür müyüz?
O her şeyi anlayan beynimizle

                                                                      Onur sezgin


**********************************************************




1.perde 2.kısım “ Gökkuşağı gibiydi
 
Birinin bana “ Üstat! ” diye seslendiğini sandım
Ve “ Efendim! ” diye yanıtladım onu
Neden mi?
Sonsuzluğu gördüm dün gece
 
Saf ve tükenmeyen bir kaynaktan,
Her türlü rengin bir araya geldiği
Büyük bir gökkuşağı gibiydi
Parlak olduğu kadar dingin
                       Onur Sezgin 27.08.2009    



1. perde 2. kısım “
11 yaşındaki bir çocuktan - Kumarbaz babaya öfke

  
Tanrı seni korusun,
Aklı şaşmış ve bunamış babam,
Sana böyle eziyet eden kemirgenlerden!
Nedir bu halin?
Lazım olur diye
Sakladığım oyuncak tabancamla
Vurdum işte bütün kumarbazları!
                         Onur Sezgin 27.7.1977


        1. Perde 2. kısım
Küskünüm benim!
 
Küskünüm benim!
Ben ona böyle derdim çünkü
Kabul ediyorum biraz hassas ve kırılgandı
Küstürmüşüm onu…
 
 
Ve bir gün…
Kopardılar onu benden
Makasın bileşen uçları,
Kesip ayırdı kutsal saçı bedenimden
Sonsuza kadar…
 
Ve o zaman, onun (Seval’imin)
Gözbebeklerinden şimşekler çaktı
Ve karanlık gökyüzünden yağmurlar boşaldı
Hiç bitmeyen…
 
Varsın bu hava, bu su,
Bu yeryüzü kargaşalığa düşsün
İnsanlar, hayvanlar, kurtlar, kuşlar mahvolsun!
Sonsuza değin lanetli olsun,
Bu nefret edilesi gün
En güzel, en çok sevdiğim varlığı
Kapıp gittiği için
                Onur Sezgin 30.11.2008


 2.perde 2.kısım Tam o anın koordinatları
 
Işıksız bir yerde,
Dört yanımda tehlike
Labirentin tam ortasındayım
 
Üstümde de garip bir ağırlık
 
Bir ad veremiyorum buna
Eğer çaresizlik demezsem,
Ne diyebilirim bu duyguya
                 Onur Sezgin 04.09.2009



1.perde 2.kısım
Anılar
 
Nöbet tutma sırası, bana geldiğinde;
Kaskatı buzlar, zincirleriyle
Sımsıkı bağladılar ayaklarımı
Hiç bir şey duymuyordum orada
Durmadan esen poyrazın ulumasından başka
 
Kızıl renkli sonbahar ağaçlarına bakıyordum
Ölümden hiç korkmuyorlardı
Tek Tanrılı dinlerin;
Belli ki, onlara kazandırdıkları
Ruhun ölümsüzlüğü umuduyla avunuyorlardı
                               Onur Sezgin 09.08.2009


      
Aşk bitti
Heyecan da öyle
Evlilik bir ölümdür artık bu şekilde
 
Oysa “ Heyecandı “ çok önceden
Bize bu nikâh yeminini ettiren
Bitti, hepsi bitti
 
                  Onur Sezgin 3.08.2008


                                 
 1.perde 2.kısım ( 2008 Türkiye'si )
 
Üstü örtülü gerçekler,
Bir bir açığa çıkıyor şimdi
 
Doğanın yasaları,
Gecenin karanlığına gizlenmişti ya,
Tanrı “Edison doğsun” dedi
Ve ışığa boğuldu her şey
                                 Onur Sezgin 23.11.2008
 



1.perde 2.kısım "Yaş 45"

Ayak tabanlarında oluşan her nasır;
Bir acı verir insana
Tüketilemeyen bazı arzulardan mı?
Yoksa boşa çıkan umutlardan mı?
Bilinmez ya,
Ak düşmüş her saç telinin ardında
Bir gözyaşı saklıdır
Çıkmakla işlediği suça üzülüp ağlarcasına
                                   Onur Sezgin 21.07.2008



          2. perde 1. kısım
Metafizik Usulü Ayrılığın Koordinatları
 
     İkimiz de tek başına kaldık şimdi
     Ama ben,
     Daha büyük bir şehirde,
     Daha kalabalık bir caddede kayboldum
     Çevremi saran bu uğultu,
      Beni hiç bilmediğim bir yöne sürüklüyor
      Başımda hafif bir ağrı,
      Ayaklarım yorgun
      Pusulam kayıp!
                          Onur Sezgin 8.12.2008     



1. perde 2. kısım “ Bir Mutluluk Şarkısı
 
Dünyayı bir su damlasının içinde görmek
− Ne güzel!
Ve bir kır çiçeğinde cenneti
 
Zamanı kum saatinin içinde sıkıca tut!
Bak, sonsuzluk ellerinde işte!
Yaşlılık korkutmasın artık seni
Açlık ve ölüm de
İstersen güneşi verebilirim sana
Eskiden bahçede oynadığım yerde
 
Ama bana inanmadığını söyleme
Ben bir mutluluk şarkısı yazdım
Her çocuk dinleyip sevinsin diye
 
                       Onur Sezgin 12.10.2008


1.perde 2.kısım "2008 Türkiye'si"

Lodos yine sert esiyor,
Yağmur damlalarında hiç bitmeyen bir telaş
Uzaklarda çok uzaklarda bir bebek ağlıyor
Dünya bir ekonomik kriz içinde
Ancak ilham perim ümitsiz değil
                              Onur Sezgin 29.11.2008



1.perde 3.kısım
 “ Tragedya usulü sitem etmenin koordinatları
 
Öfke ve hüzün,
İçime işliyor
Bir virüsün bedeni istila etmesi gibi
 
Kader Tanrıçaları, beni işe yaramaz sandılar
Böylece yanılarak hepsi
Alın yazıma razı oldular
 
Öyleyse gökyüzüne doğru çekmesinler ruhumu
Sürünerek gitmeliyim ateşe
Kısa bir yolculuk olmayacak zaten bu
 
Yanarken alevler içinde,
Bir tek aşağılık gözyaşı dökmeyeceğim
Korkudan değil, acıdan kızaracak yüzüm, eğer kızarırsa
 
Ey ruh, kül tanelerine dön;
Akan bir derenin, bulanık sularına karış ki,
Seni bir daha bulamasınlar
Ve bu şekilde dağılsın
Evrenin insafına kalmış o küçük parçacıklar.
                                 Onur Sezgin 02.09.2009  



1.perde 2. kısım “ Soylu geçinenlerle alay etmenin koordinatları
 
Benim oldukça eski ama soylu
Ya da soysuz kanım,
Nebula denen gaz kütlesinden beri
Kurt ve kuşun kanatlarında mı?
Uçup gitti yani?
 
Buna şaşmamalıyız
Namuslu doğa bizi aptal yarattıysa
Daha çok destan yazar tarih kitaplarımız
 
                                  Onur Sezgin 11.12.2008



2.perde 1.kısım
İltifat etmenin entelektüel koordinatları
 
İnan ki, çok merak ediyorum,
Senle ben ne yapardık
Birlikte yaşamadan önce?
 
Öyle denk gelmişiz ki… Bir pergelin iki ayağı gibi
 
Bunu anlatabilmek için,
Henüz cilalanmamış, pürüzlü dizeleri seçtim
Konuşmaya en uygun,
Düz yazıya en yakın olduğu için
                         Onur Sezgin 26.08.2009



1.perde 2.kısım
Arabesk bir aşk filminin koordinatları
 
Seni ateşe atsalar, ben yanmaz mıyım;
Senin kalbin kırılsa, ben inim inim inlemez miyim?
Sen sitem etsen, neşeden eser mi kalır bende?
Biz bir bütünüz
Zorluklar bizi ikiye böldüğü halde
                            Onur Sezgin 29.08.2009



1. perde 2. kısım “Bırakıp gitti işte beni
 
Olympos dağının eteklerinde,
Merdiven yıkardı harçlığı çıksın diye
İşte ben böyle bir kızı sevdim
 
Meğer Venüs bile kıskanırmış onu
Geç uyandım
 
Ve o gün
Uçan bir kuşun kanatlarından nem kapmış
Ya da sarhoş bir bulutun rüzgârına çarpmış
Ne fark eder ki?
 
Bırakıp gitti işte beni
Yavaş yavaş gözlerini yumarak
Bir daha açmamacasına hem de
 
Şimdi yalnızca
Rüyalarımda yeşeren o fidanın
Küçücük yeşilini yağma eden kutsal keçiler,
Duyun sesimi!
 
Ey Olympos dağında yaşayan Tanrılar!
Ya, hepten yok edin evreni
Ya da bırakın sonsuza dek yaşasın âşıklar!
 
Ve sen ay dede, karanlık gecelerime ışık tutan
Silinip gitme unutuluşa
Boşuna değil her gece yeniden uyanışın
 
                         Onur Sezgin 21.02.2010





 
2.perde 2. kısım Ayrılış
 
Otobüs durağında ağlıyor genç bir kadın
Boyun atkısına gizlemiş
Gözyaşının göz farına karıştığı yüzünü
 
Üşümüş parmaklarını hohluyor
Tek başına dönecek evine belki de
Karanlık sokaklarda adım adım yürüyerek
 
İlk adım ilk ayrılıştır
Telefondaki o ayrılış
Ilık akan bir gözyaşı
Hayal kırıklığının ilk gözyaşlarıdır.
 
                      Onur Sezgin 17.02.2010
 



1. perde 2. kısım “Okul Yılları
 
Bir sigara paketinin içine
Şiir yazarken yakalandım
 
Aldığım cezaya mı?
Yoksa yazdıklarımın
Fark edilmediklerine mi yanayım?
 
“ Sigara sağlığa zararlıymış “
Öğrenmiş oldum
 
Şimdiyse Yüksekten uçan
Alçak gönüllü bir kartalın
Beyaz kanatlarına yazdım
Üstelik sesli harflerle
Körler de bir parça okuyabilsin diye
 
                 Onur Sezgin 25.02.2010



Onur Sezgin  
  İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Fakültesi’ne girdi. İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Resim Ana Sanat Dalı’nda Yüksek Lisans öğrenimini tamamladı. Çalışmalarını yıllardır üzerinde durduğu “Diyalektik Kompozisyon ve Mekân Düşüncesi” felsefesi doğrultusunda deneysel olarak (resim, heykel, karikatür, öykü, tiyatro senaryosu) alanlarında sürdürmektedir.
YAZMIŞ OLDUĞU ESERLER
- 1989 İşkembe Kuzuların Beynidir Ciğer Horozun İbiğidir (8 Kısa Oyun)
- 1996 Beriberi (Öykü)
- 1997 Gece Gezen İsmail (Öykü)
- 1998 Kara Mizah (Stand up Komedi)
- 1998 Cumhuriyetin 75.Yılı Tiyatro Gösterisi (Onur Belgesi)
- 2001 Annem İçin (Radyo Tiyatrosu)
- 2003 Uzaydan Gelen Rüya (Çocuk Edebiyatçıları Birliği - 2004 Çocuk Edebiyat Ödülü)
- 2005 Tehlikeli Bir Oyun (Tiyatro Oyunu)
- 2006 Masal Anlatan Dev (Tiyatro Oyunu) ( Devlet Tiyatroları Repertuarında ) (Şiire Sevgi, Şaire Saygı Ödülü )
- 2013 Boğaç Han Destanı (Tiyatro Oyunu) ( Devlet Tiyatroları Repertuarında ) ( Sanat Olimpiyatları MANSİYON )
- 2014 İki Baba ( Tiyatro Oyunu )
RESİM, HEYKEL VE KARİKATÜR ÇALIŞMALARI
- 1986 47. Devlet Resim - Heykel Sergisi
- 1986 Ankara Beymen Bedesten Karma Resim Heykel Sergisi
- 1986 İstanbul Enka Spor Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Heykel Sergisi
- 1987 Ankara Eşref Üren Sanat Galerisi Karma Resim Sergisi
- 1991 11. Turgut Pura Vakfı Resim Heykel Sergisi
- 1992 3. Adana Çimento Sanayi ‘Özlenen Doğa’ Sergisi
- 1993 5. Mevlâna Resim Yarışması Sergisi
- 1996 Asaf Koçak 2. Karikatür Sergisi
- 1998 İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü ‘Cumhuriyet’in 75. Yılı’ Yarışmalı Resim Sergisi
- 2000 Our World In The Year 2000 Winstor Newton Yağlı Boyaları Dünya Yarışması Karma Resim Sergisi (London, Stockholm, New York)
KİŞİSEL SERGİLER
- 1990 İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi
- 1992 Çamkıran Sanat Galerisi
- 1993 İzmir Hilton Sanat Galerisi
- 2000 İstanbul Akbank Beylerbeyi Sanat Galerisi
- 2001 İzmir İş Bankası Sanat Galerisi
- 2005 İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi
ALMIŞ OLDUĞU ÖDÜL VE BELGELER
- 1991 Turgut Pura Resim Heykel Yarışması (Jüri Özel Ödülü)
- 1994 ‘Bütün Oğullarım’ Adlı Tiyatro Oyununun Dekor Çalışması için (Onur Ödülü) İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü
- 1998 Cumhuriyet’in 75.Yılı Dolayısı ile Hazırlamış Olduğu Tiyatro Gösterisi (Onur Ödülü)
- 2000 Dünya Resim Yarışması Winstor Newton Yağlı Boyaları (Türkiye Finalisti)
 
Facebook beğen  
 
 
 
   
 
     
 
   
SAYAÇ  
   
26 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol